BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
26 Eylül’de kutlanan bir bayramdan eminim ki bir çoğunuzun haberi yoktur.
Evet, Türk Dil Bayramı’ndan söz ediyorum.
Atatürk’ün başkanlığında 1932 yılında toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül Türk Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır. Aslında diğer milli bayramlar kadar önem arz etmesi gereken bu bayram nerdeyse hiç kutlanmadan geçiştirilmektedir.
Milletlerin bağımsızlıklarını semalarında dalgalandırdıkları bayrakları, milli benliklerini ise kullandıkları dil yansıtır. Bu nedenle bayrağımızı dalgalandırdığımız coğrafyanın vatan olması ve kalması için gösterdiğimiz hassasiyet kadar sahip olduğumuz dilimize de sahip çıkmak zorundayız. Vatanın parçalanması için uğraşanlar kadar günümüzde dilimizi yozlaştırma ve Türk gibi düşünmenin olmazsa olmazı ses bayrağımız Türkçemizinde elden gitmesi için ne yazık ki gayret sarfedenler var. Özellikle teknolojik gelişmelerden sonra gençlerimizin kullanmaya başladığı iletişim dili maalesef ses bayrağımızın geleceği açısından endişe verici durumdadır. İşte bu nedenle en az diğer bayramlar kadar hassasiyeti olan bir bayram ne yazık ki sessiz sedasız geçiştirilmektedir.
Devletimizin kurucusu Atatürk “Türk demek, dil demektir. Ulusun çok açık niteliklerinden birisi de dildir. Her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşulmalıdır. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” sözleriyle Türkçe konuşmanın ve Türkçe’ye sahip çıkmanın önemine değinmiştir. Türk dilinin, kendi benliğini, aslındaki güzellik ve zenginliğini koruması için, bütün herkes dikkatli ve ilgili olmak durumundadır. Bu nedenle en başta çocuklarımıza ve iş yerlerimize verdiğimiz isimlerin Türkçe olması konusunda hassas olmak durumundayız.
Dil milletlerin geçmişten devraldıkları en önemli mirastır. Aynı dili konuşan insanların aynı geçmişe sahip oldukları, aynı kültürü paylaştıkları, aynı alışkanlık ve değerlere sahip oldukları bilinen bir gerçektir. Aynı dili konuşan insanlar millet olmanın temelini oluşturur. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında duygu ve düşünce birliği olan bir toplum hâline getirir. Ortak dil, ortak kader birliği demektir. Toplumda dil birliği bozulursa toplumu meydana getiren bireylerin birbirlerini anlamaları mümkün olamayacağından toplumda da birlik beraberlikten, dolayısıyla da bir millet olmaktan söz edilemez. Dünya üzerinde dil birliğini sağlayamayan devletlerin hiç birinde millet olma özelliği de bulunmamaktadır. Çünkü dil milletlerin kültürel değerlerinin en başında gelmektedir. Diline sahip çıkan milletler geleceğine de sahip çıkarlar.
Ziya Gökalp “Türkçülüğün Esasları” adlı eserinde millet ne ırki, ne kavmi, ne coğrafi, ne siyasi, ne de iradi bir zümre değildir. Millet, lisanca, dince, ahlakça ve bediiyatça müşterek olan yani aynı terbiyeyi almış fertlerden oluşan bir zümredir” diyerek millet olmada dilin önemine vurgu yapmaktadır. Gökalp’e göre millet olmak için aynı dili konuşmak, aynı terbiyeyi almış olmak lazımdır.
Türkçe konuşan, Türkçe düşünen herkesin bayramı kutlu olsun…
12056