HALEP DÜŞERSE İSTANBUL DÜŞER
Musul, Kerkük, Bağdat, Basra, Rakka, Şam, Dabık, El Bab ve diğerleri…
Bu isimleri bu günlerde televizyon ekranlarında ve gazete haberlerinde çok sık duyar olduk değil mi? Gönül isterdi ki bu beldeler güzel haberlere konu olsun. Gönül isterdi ki bu bölgeler eski ihtişamı ve güzelliği ile anılsın. Ama ne hazindir yine ki savaş gündemi ile haberlere konu oluyor.
Günümüzdeki çocuk ve gençler için bu beldeler ne ifade ediyor doğrusu bilmiyorum. Oysa daha yüzyıl öncesine kadar bu şehirler ilmin, irfanın, İslam’ın nabzının attığı beldelerdi. Devlet-i Aliye olan Osmanlı’nın gözde birer beldesi idiler. Ama bugün maalesef bir kez daha kan, gözyaşı ve savaşın merkezi oldular.
Geçmişi olmayanın geleceği olmadığı gibi; geçmişi doğru oku(tul)mayanların da geleceği olamaz. Bu günlerde yaşanan hadiseler, tarihin tekerrürden ibaret olduğunu; hain mihrakların fırsatını bulduğu anda tek dişi kalmış canavara dönüşmek için bir an bile tereddüt etmeyeceğini, aklıselim sahibi herkes anladı sanırım.
Tarih, heyhat! Denilerek üzerine örtü örtülemeyecek kadar gerçektir. Tarih, geleceğe kurulan köprüdür. Tarih, kimin gerçek dost, kimin gerçek düşman olduğunun vesikasıdır. O nedenledir ki tarih tatil edilemez.
Hassas dönemlerden geçtiğimiz bir vakıa. Hal böyle olunca şimdi ve gelecekte bölümü, alanı, dersi, branşı ne olursa olsun, vatan-millet sevgisi taşıyan her eğitimcinin ilk vazifesi; çocuk ve gençlere tarih şuuru ve vatan sevgisi aşılamak olmalıdır. Zira vatan yoksa gerisi teferruat olmaz mı?
Bu sebeple ifade ettiğim ve edemediğim sebepler nedeniyle tarih dersi konusunda ciddi bir paradigma değişimi gerektiğine inananlardanım. Milli bir bakış açısıyla bu ders içerikleri daha rasyonel, daha eleştirel bir şuur sunmalı gençlere. Tarih dersi şiir ve masal formundan arındırılarak ete kemiğe bürünmesi sağlanmalı. Önyargılardan arınarak öğrencilere geleceğe ışık tutan bir perspektif sunmalı.
Genç nesiller, İngiliz, Fransız, Rus, Acem, Amerikalı, Kanadalı ile daha bilmem kaç düvelin gerçek yüzünü tanımadan; Musul, Kerkük’ü Rakka’yı, Şam’ı, Bağdat’ı, Dabık’ı, El Bab’ı anlayamazlar. Ve korkarım ki aksiyon filmi seyrettiklerini zannederler. Oysa orada akan her damla kan ve gözyaşı Batı güruhunun eseri olduğundan zerre kadar şüphe eden var mıdır?
Bizim Ortadoğu ile bağımız binlerce yıla onlarca aşıra dayanan bir bağdır. Dolayısıyla bugün yaşanan elim hadiseler kanımıza ve ruhumuza dokunuyorsa bunu çocuk ve gençlere anlatmak elzem hale gelmiştir.
Çocuk ve gençlere tarihi hem de öyle bir anlatmalıyız ki; Musul ağlarsa Ankara da ağlar; Şam yanarsa Gaziantep de yanar; Kerkük(lü) ölürse Sinop(lu) da ölür; Basra harap olursa Bursa da harap olur, Halep düşerse İstanbul da düşer.
12035